Interview - Santi & Tuğçe’nin Müzik Yolculuğu
Hürriyet
Red Bull Unlocked sonrasında Santi & Tuğçe ile bir araya gelmiştik. İstanbul’u iki günlük dev bir parti kentine çeviren etkinlikte sahne alan ikili ile grubun bir araya geldiği ilk günlere kadar gittik, nefis detaylı bir söyleşi yaptık.
2007 senesinde ABD’de üniversite öğrencisiyken tanışan ikilinin tesadüfen aynı apartmanda komşu olmaları bugünkü grubun temellerini atmış. Aynı yıl Kansas Lawrence’daki Jazzhaus adlı bir konser salonunda sahne alan ikili yaklaşık 15 senedir performanslarına devam ediyor.
İkilinin üretim süreçleri üzerine konuştuğumuzda Santi her şarkının yapım sürecinin farklılık gösterdiğini belirtti. Üretim dönemini birçok küçük farklı parçanın, fikrin, rengin ve hissin sonunda bir araya gelerek yeni bir bütün oluşturduğu deneysel ve kümülatif bir süreç olarak ifade etti. Genelde kaydettikleri birçok fikir arasından birlikte seçim yaptıklarını belirten Santi, seçtikleri fikirleri geliştirip son haline getirdiklerini aktardı. Bunca sene grup olarak ayakta kalıp müzik yapmaya devam etmenin zorluklarını düşününce kırılma noktalarını öğrenmeden geçmek istemedim. 2015’te Ciclico adlı ilk albümlerinden bazı şarkıların kısa süre sonra Berlin başta olmak üzere dünyanın birçok şehrindeki radyolarda çalmaya başlaması bu kıvılcımlardan biriymiş. Uluslararası anlamda ilk büyük kırılma noktalarının 2016 senesinde yayımladıkları ‘El Regresso del Gallito’ adlı EP ile olduğunu belirten ikili, yollarına bu ivme ile devam etmişler. 2017 senesinde çıkarttıkları ‘Songs for My Grandmother’ EP’sinde yer alan ‘Yıldızların Altında’ cover çalışması ve hemen ardından ‘Paloma’ Burning Man’den Tulum’a birçok festivalde çalan klasiklere dönüşmüş.
Santi ve Tuğçe ilham kaynağı açısından değişken fikir ve hayal alemlerinden beslendiklerini belirttiler. Müzisyen olmalarının yanı sıra ikisinin de bilim insanı olmasında bunun büyük katkısı var kuşkusuz. Santi bilgisayar mühendisi, Tuğçe ise sosyal psikolog. Gözlemlemeyi, denemeyi, kurgulamayı, bir şeyleri yıkıp bir şeyleri kurmayı ve her seferinde yeniden başlamayı çok sevdiklerini belirttiler. Her yeni albümde yeni bir ses dünyası oluşturmaya gayret ettiklerini aktaran ikili, sürprizleri sevdiklerini söylediler. Deneme, keşfetmenin salt neşesi ve zamansız hakiki yapılar inşa etme çabasının tüm ciddiyeti sürprizlerle dolu üretim dönemlerinin iki tutarlı öğesi olduğunun altını çizdiler.
Geçirdiğimiz pandemi döneminin böylesine üretken bir ekip için nasıl yansıması olduğunu da öğrenmek istedim. İptal olan seyahatleri ve konserlerinden kalan vakitte stüdyoda daha yoğun bir çalışma dönemi geçirdiklerini belirttiler. Ayrıca pandemi döneminde daha önceden konserler sebebiyle uzak kaldıkları kedileri Kitty ile de bolca vakit geçirmeyi ihmal etmemişler.
Santi & Tuğçe’nin dinleyicileri ikiliyi farklı tür ve dillerdeki şarkılarıyla takip etmekten oldukça keyif alıyor. Farklı dillerde ve türlerde eserler üretmenin onlardaki yansımasını merak ettim. İkili bu soruma grubun yolda olan dördüncü albümlerinden çıkarttıkları ikinci teklileri ‘Zaman Zaman’ üzerinden cevap verdiler. Yeni albümlerinin diğerlerinde olduğu gibi elektronik müziğe beste odaklı, orkestral bir yaklaşım getireceğini belirttiler. Klasik müzik, caz ve elektronik müzikten oluşan üç ana müzik dünyalarının yeni albümlerinde her zamankinden daha kapsamlı bir sentezle bir araya geleceğini aktardılar. ‘The Marvelous Real’ (Sihirli Gerçeklik) adını verdikleri yeni albümleri hem Anadolu hem Güney Amerika topraklarından, tınılarından ve hikayelerinden esintiler içerecekmiş. Yeni şarkıların dilini genellikle melodiye, hikayeye ve genel hislerine göre belirlediklerini aktardılar. Bu albümdeki şarkıları Türkçe ve İspanyolca dillerinde olacakmış.
Red Bull İstanbul Unlocked performansı sonrası neler hissetiklerini konuşarak söyleşimizi noktaladık. Albümlerinde çoğu zaman elektronik enstrümanları akustik enstrümanlarla harmanlayan grup, uzun yıllardır hayallerinin müziklerini daha farklı enstrüman kullanarak sahneye aktarmak olduğunu belirtti. 2007 senesinden beri birlikte müzik yapan ikili Avrupa, Asya, Kuzey ve Güney Amerika’daki yaklaşık 25 ülkede konser vermiş. Bu sene ilk defa geçtiğimiz Mayıs ayında Alan Kadıköy sahnesinde ‘Santi & Tuğçe Cosmic Band’ adlı beş kişilik gruplarıyla sahne almışlar. Bu oluşumun ikinci konseri Red Bull İstanbul Unlocked sahnesinde olmuş. Söz konusu konserde gruba sahnede Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Antalya Devlet Senfoni Orkestrası sanatçısı Aslıhan Güngör arpta, Alman müzisyen Jonathan Strauch saksafon, flüt ve elektronik enstrümanlarda, Fransız müzisyen Flavien Porcu ise davul ve perküsyonda eşlik etmiş. Böylesine renkli, deneyimli ve çok uluslu müzisyenlerle bir arada sahne almaktan ötürü büyük mutluluk duyduklarını belirten ikili bundan sonrada yollarına aynı bu heyecanla devam edeceklerini belirttiler.